Merhabalar sevgili okuyucularım, Kaygılar, günlük yaşamda karşılaştığınız sorunlar ile baş edebilmeniz için sizi hazırlayıp, daha hızlı karar verebilmenize ortam hazırlar. Kaygı aslında beyninizin strese tepki vermesi ve sizi ileride yaşayabileceğiniz potansiyel tehlikeler konusunda uyarma şeklidir. Toplumun yaklaşık olarak %18’i kaygı bozukluğu probleminden muzdariptir ve problemin artış derecesi ile beraber hastalık seviyesinde seyredebilir. Anksiyetesi olan bir kişi, her zaman en kötü senaryoyu düşünür ve bu düşünceler kontrolü dahilinde gerçekleşmez. Sürekli olarak kaygı, endişe yaşayan bir kişinin sosyal hayatı sekteye uğrayabilir, ruhsal sağlığı bozulabilir ve gündelik işlerde ki verimi azalabilir. Bu yüzden kaygı bozukluğu olan kişilerin hayat kalitesi oldukça düşmektedir. ANKSİYETE BELİRTİLERİ NELERDİR?
✓ Özgüvensiz ve değersiz olduğunu düşünmek ✓ Başkaları ile konuşmanın zor olduğuna inanmak ✓ Toplum içinde konuşmaktan ve yemek yemekten çekinmek ✓ Gergin, kaygılı, sıkıntılı ve tanımlanamayacak şekilde tuhaf hissetmek ✓ İnsanların sözleri ile zihnini meşgul etmek ✓ Çevreden kopmak, kaçmak istemek ✓ Kas ağrısı çekmek ✓ Hızlı nefes alıp vermek ✓ Çabuk gerilmek ✓ Titremeye, sallanmaya başlamak ✓ Umutsuz hissetmek ✓ Devamlı ağlamak istemek ✓ Konsantre olamamak ✓ Çabuk yorulmak ✓ Uykusuzluk çekmek ✓ Hatırlamakta zorlanmak ✓ Üzüntülü durumlara yoğunlaşmak ANKSİYETE KİMLERDE SIK GÖRÜLÜR? Kadınlarda erkeklere göre iki kat daha sık görülmektedir. Hastalar “ben kendimi bildim bileli böyleyim” şeklinde ifade etse de ortalama başlangıç 30’lu yaşlardadır. Orta yaş dönemi en sık görülen yaş grubudur, sonrasında giderek azalır. Çocukluklarından itibaren davranışsal olarak çok fazla müdahale edilen, aşırı korumacı yaklaşım sergileyen ebeveynlerce büyütülen kişilerde, olaylara ve çevreye olumsuz bakan, olumsuz değerlendirmeler ve tepkiler gösteren kişilerde, sürekli zarar görme şeklinde beklentilerin olduğu kişilik yapılarında daha fazla görülür. Çocukluk çağında olumsuz yaşantıların fazla olduğu kişilerde risk artar. Hastalıkta genetik geçiş de söz konusudur. ANKSİYETE NEDEN OLUR? Pek çok ruhsal bozukluk gibi anksiyete bozukluğunun da tam olarak nedeni anlaşılamamaktadır. Bazı kişilerde çok stresli ve travmatik bir olay sonrası gelişebildiği gibi bazı kişilerde de sebep olmaksızın ortaya çıkabilir. Yaygın anksiyete bozukluğu, beyinde doğal olarak bulunan birtakım kimyasallarda oluşan dengesizlik sebebiyle görülmektedir. Bu kimyasallar, nörotransmiter olarak adlandırılan serotonin ve neropinefrindir. Kaygı bozukluğu sadece beyin kimyasallarındaki dengesizlik yüzünden değil vücudun biyolojik sürecinden, çevre ve deneyimlerden ve genetik faktörlerden de kaynaklanabilmektedir. Genetik ve çevresel faktörlerin yanı sıra kişilerin ruhsal durumu ve mizacı da anksiyete ile yakından ilgilidir. Bilişsel davranışçı terapiyle olumsuz düşüncelerin yerine olumlu düşünceleri koymayı öğrenmek mümkündür. Bilişsel davranışçı terapi, kişilerde anksiyeteye sebep olan düşüncelerin köküne inmeyi ve sorunun çözümü için farklı davranış alışkanlıkları edindirmeyi sağlamaktadır. Siz de kaygı bozukluğu yaşıyorsanız online veya yüz yüze psikoterapi almak için iletişime geçebilirsiniz.
Tüm okuyucularıma sağlıklı günler dilerim.
Kommentare